Türkiye’de internetin kullanılmaya başlanmasından kısa bir süre sonra 1996 yılında internet ile tanıştım.
İnternetinin altın yılları olarak tanımlayabileceğim bu yıllarda kullanıcı sayısı düşük olmasından olsa gerek internet, tehdit olarak algılanmıyor, siyasi açıdan üzerine düşülmesi gerekmeyen, kanunu dahi olmayan, genelde güvenli ve özgür bir ortam sağlıyordu.
Ancak sonrasında internet popülasyonunun hızla artması, kötülüklerin daha çok iyi insanı madur edebilmesine olanak sağladı. Yine alışılmadık bu iletişim aracı devletlerin işleyişlerinde de değişikliklere sebep oldu ve hep kontrol altında tutulmak istendi, isteniyor. Ama internetin kontrol altında tutulamama sebebi bu teknolojinin bilgi paylaşımı amacıyla kurulması ve belkide altında biraz da hüzünlü bir aşk hikayesi yatması…
1966 yılında California Stanford Üniversitesitesini yeni bitiren matematik mühendisi Vinton Cerf, doğuştan işitme engelli olan eşinin dış dünya ile iletişim sağlamakta zoruluk çekmesine çok üzülüyor ve buna bir çözüm bulmak istiyordu.
Bu yüzden bu konuda çalışmalara başlayan Cerf, bilgisayarlar arasındaki veri transferi ve iletişim olayını belirli temellere oturmak adına çalışmalar yaptı.
Bu süreçte Amerikan ordusu tarafından da 1969′da internet benzeri geniş bir yerel ağ kurulmuştu. Ancak bu sistem tamamen güvenlik amaçlı bir iletişim ağı olduğundan kendi sınırları içerisinde hapsolmuş bir yapıya sahipti.
Cerf araştırmalarında ordunun çalışmalarını ilham kaynağı olarak kullandı ve eşinin diğer insanlarla iletişim kurabilmesini sağlayabilmek için sistemi yaymaya başladı. Diğer bilim adamları tarafından da ilgi gören bu çalışma 1970 yılında resmen kullanılmaya başlanmış oldu.
Cerf’in icadı bu sistem, bilgisayarlar arası iletişimi ve paylaşımı kolaylaştırmış olsa da, yazı(text) tabanlı bir iletişim sağlamaktaydı.
Bildiğimiz web kavramı ise adını basından sıklıkla duyduğumuz Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN labratuarlarından, bir bilgisayar programcısı,Tim Berners-Lee‘nin yaptığı çalışmalar ile ortaya çıktı.
Text tabanlı bilgisayar iletişiminin www’ye dönüşmesi, 1990 yılında gerçekleşti.
Özetle bilgisayarlar arası iletişim 1970 yılında kullanılmaya başlarken 1990 yılında alışılmış zengin içerikli web sayfaları ve tarayıcı sahnedeydi.
Ülkemizede ise internet, ilk defa 1993 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) labaratuarlarında kullanılmaya başlandı. 21 Nisan 1993 tarihli gazete kupürlerinde internetin gelişi şöyle yer alıyor.
Bilgiye etkin ulaşımın hayati önemini dikkate alarak, odtü ve tübitak tarafından yürütülen uluslararası internet bilgisayar ağına bağlanma projesi sonuca bağlandı.
Tübitak ve odtü’nün internet ağına bağlanması törenine katılan devlet bakanı ve başbakan yardımcısı Erdal İnönü: Bilginin halkın mutluluğu için kullanıldığında anlamı olduğunu belirtti.
Bu yıllardan sonra Türkiye’de internetin kırılma noktasında oyuna dahil olmuş oldu. Sonrasında ise her şey bir anda hızlandı ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de internetin yeni kullanım alanlarıyla tanıştı. Bu süreçte sınırsız özgürlük alanı ilan edilen internete herkes istediğini dilediği gibi yapabiliyordu.
Özellikle yenilikçi ve hızlı arama teknolojisine sahip Google ile bilgiye ulaşmak daha da kolaylaştı. Artık sadece adreslerini bilenlerin ziyaret edebildiği internet siteleri, arama motorları ile kolayca keşfedebiliyordu. Sonrasında ise internet popülasyonun hızla büyümesi ile kötü insanlarda bu mecrayı daha çok kullanır hale geldi ve iyileri kötülerden korumak için yeni yasalar hazırlandı. Bu süreçte Türkiye’de de 5651 sayılı yasa ile internet kontrol altında tutulmaya çalışıldı. Ancak yasanın mevcut hali kimseyi tatmin edemedi. Yasada son yapılan değişiklik ile artık “normal hayatta ne suçsa internette de suçtur.” Kavramı biraz genişletildi ve internetin özel hayata, siyasete olan tehditini biraz olsun azaltabilmek adına yargılama gerekmeden erişim engelleme kararlarının alınması yönünde bir takım yasal değişiklikler yapıldı. Ama internet kullanıcısı yine yasa koyucuyu solladı. Ve yine;
[quote]Tarih boyunca olduğu gibi aşkın gücünü yenebilen çıkmadı![/quote]
