Tarihin her döneminde bazıları; “Daha ne olabilir ki?” diye sorarken bazıları da bilim kurguya ilgi duymuş ve gelecek hakkında kafa yormuşlar. Gelecek ile ilgili öykülerin bugün olası olmayan bilim ve teknoloji unsurlarını kullanarak oluşturulması, bilgiye aç beyinleri beslemiş, geliştirmiş. Bilim kurgunun gelecek öngörüleri mi tutuyor, yoksa gelecek bilim kurgu öngörülerine göre mi şekilleniyor?
Kendimizi her ne kadar medeniyetin zirvesinde zannetsek de ilk insanın yeryüzünde görüldüğü 40 bin yıl öncesinden 40 bin yıl sonrasına daha dünyada yapılacak çok fazla iş var.
İspanya’nın kuzeyindeki El Castillo mağarasındaki duvar çizimlerinin en eskisinin 40 bin 800 yıl öncesine ait olduğu ortaya çıkartıldı. Mağaranın duvarındaki en eski resmin kırmızı, büyük bir daire olduğunu belirten bilim insanlarının araştırması, Science dergisinde yayımlandı.
Geçmiş çağlarda yaşayanları mağara adamı olarak sınıflamak, yaşanmış çağları yontulan taşlarla isimlendirmek ne kadar basit ama bir o kadar da insan doğasına uygun. Yeni olan, eski olandan kendini üstün zannederken, güçlü de kendisinden daha bir güçlünün yanında güçsüz kalıyor. Bir süreliğine tüm yaratılmışlarda ortak özellik olan aczın varlığını idrak edip, gücün göreceli ve geçici olduğunu anlayarak, geçmişi küçümsemeyi, geleceği de gözümüzde büyütmeyi bırakalım. Geçmişte yaşamış olan da, gelecekte yaşayacak olan da aslında aynı!
Aydınlanmış ve insanlığını idrak edebilmiş toplumlara dönüşüp, algılarımızı bu dünyadan uzayın kalanına çevirdikçe, daha ne bilinmezliklerle karşılacağımızı maalesef biz şu anda yaşayan faniler göremeyeceğiz. Ama bilim kurgu sonsuza kadar insanlığın hizmetinde, gelecekten havadisleri insanlığa ulaştırmaya devam edecek…
