Kendi karar dinamikleri gelişmemiş, toplu hareket etmeye meyilli ve/veya baskıcı rejimler tarafından yönetilen halkların kendi arasında iletişimde olması yönetimler tarafından tehlike olarak algılanmaktadır. Buradaki asıl korku halkın planlanan çerçeve dışına çıkmasının öngörülemez veya kontrol edilemez bir takım olayları tetiklemesine sebep olabilme ihtimalidir.
Ancak ne gariptir ki tarihte yayını devlet yönetimleri tarafından durdulamayan tek gazete halkın yönetimindeki Fısıltı Gazetesi’dir. Geçmişte kulaktan kulağa yayılan Fısıltı Gazetesi haberlerinin daha çok yerel kapsamda kalmasının sebebi ise; haberin etkin bir çevreye hızlı yayılmasının zorunluluğu olarak düşünülebilir.
Ancak global ağ internetin doğuşu ve yaygınlaşması sonrası elektronik ortama geçiş yapan Fısıltı Gazetesi’nin etki alanı artık hayal edilemeyecek kadar geniştir. Kapsama alanı büyüklüğü yanında, haber kaynağının sağlamlığının da kontrolü mümkün olamadığından bu mecrada üretilen haberler çok tehlikeli olabilmektedir.
Öncelerde elektronik posta şimdilerde ise twitter, facebook gibi sosyal medya araçları ile haberler üretilmekte, toplum haberlerin doğruluğunu sorgulamadan kendi çevresi ile paylaşmakta veya en azından “like” ederek yayılıma katkı sağlamaktadır. Özellikle sürekli yanımızda taşıdığımız mobil cihazlarda twitter takibi ile bir haberin yayılması için alışılmış şekilde bilgisayar başında olmak da gerekmemektedir.
Durum böyle olunca da; ülkemizde özgürce, ama kontrolsüz yaşanan internetin önce filtrelenme zaruriyeti(!) oluşmuş, şimdilerde ise başından beri gerçek hedef olan sosyal medya siteleri için kazanlar kaynamaya başlamıştır.
“Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım: Gaziantep’te yaşadığımız bu terör olayı sonrasında sosyal medya çok etkindi. ‘İkinci bir patlama oldu’, filan dendi. Şu oldu. Bu oldu. Bir şayia yayıldı. BDP binası yakıldı gibi. Çok sıkıntılı durumlar. Tunus, Libya ve Mısır devrimini yapan sosyal medyadır. Bunlar, iletişim devrimidir. O yüzden orada belki hayırlı işe vesile oldular ama sosyal medya bazen büyük toplulukları gaza getirebiliyor ve yanlış yöne de yönlendirebiliyor. Bu bir tehdittir. Bunun tedbirlerinin alınması lazım. Zor, nasıl alınır, bilmem. Bunun aramızda konuşulması lazım.”
İnsanlar varoluş sürecinde önce kendilerini hayvanlardan ve çevre etkilerden koruma ihtiyacı duymuştur. Sonralarda dış etkilere karşı birlikte hareket etmenin daha yararlı olduğu görülmüş ve toplu halde yaşam başlamıştır. Toplu yaşam başlaması sonrasında ise kabile haline gelen guruplar kendilerini diğerlerden korumak zorunda kalmıştır.
Tarihsel gerçekler ışığında, kulaktan kulağa veya teknolojik araçlarla olsun insanların haberlere, olaylara verecekleri tepkileri önce kendi süzgeçlerinden geçirme zaruriyeti vardır. Toplumsal yaşayışın bir etkisi olarak sizin yerinize birilerinin düşünmesini, hayatı filtrelemesi veya birilerinin görüşlerine körü körüne bağlanmak ideal bireyin yaşam felsefesi olmamalıdır.
Kabileler, şehirler, ülkeler, askerler ve savaşlar derken ilkel insan halen kendini bir şeylerden korumak zorunda kalmaktadır. Başından beri insanların yaşadığı ortam, doğa, fizik kuralları aynı olduğuna, uzaydan bir uzaylı istilasıda söz konusu olmadığjna göre insanların kendini koruduğu şey yine insanlardır.
“Tehdit olan teknolojik araçlar değil, onları kullanan insanların kendisidir.”