Yüksek kapasiteye sahip verinin(data) uzak iki nokta arasında iletilmesinde kullanılan yegane yöntem fiber optik iletim teknolojisidir.
1854 yılında ingiliz bilim adamı John Tyndall kavisli bir su yolunu takip ederek ışığın bu kavisli yol üzerinden ilerleyebildiğini kanıtladı. 1880 yılında Alexander Graham Bell photophone ismini verdiği optik telefon sisteminin patentini aldı.
1958 yılında lazerin icadı sonrasında 1966 yılında Charles Kao lazeri cam fiberin içinden geçirerek bu alanda büyük ilerleme sağladı.
Birden fazla ışık dalga boyunun aynı fiber kılı üzerinden iletilmesi ile hızı daha da artan fiber gücü 1997’ye gelindiğinde 40Gb/sn’lik hızla 300 Km iletim imkanını sağladı. 2000’li yıllarda ise ulaşılan hız terabit seviyesine ulaştı.
İletişimde bugün için bildiğimiz en hızlı hareket edebilen ışığı iletişim için kullanabiliyor olmamız bilgiye ulaşımımızı kolaylaştırıyor.
İki tarafın da lazer kaynağından gönderilen ışığın, insan saç teli kalınlığında, saf bir cam ip üzerinden iletilmesi prensibiyle çalışan bu iletim teknolojisinin bir diğer avantajı da nemli, rutubetli, elektriksel alan parazitlerinin yoğun olduğu yerlerden etkilenmemesi ve her zaman stabil bir bağlantı sunması. Tüm bu özellikleri ile fiber optik yatırım, çağın hem ihtiyacı hem de olmazsa olmazı arasına girmiş durumda. Bu teknolojinin yaygınlaşması için ise ülkeyi fiber hatlarla sarmak ve her noktaya ışığın gücünü ulaştırmak gerekiyor. Işığın gücü yaygınlaşmadan internet ve bilgiye ulaşım hızlanamıyor.
Fiber optik altyapı kurulması için gerekenler; kazı izni verilmesi, altyapı işletmencilerinin desteklenmesi ve mevcut şebekenin paylaşılması.
BTK raporlarına bakıldığında alternatif işletmecilerin toplam 53,3 bin km, Türk Telekom’un ise büyük miktarı özelleştirilmesinden önce, kamu kuruluşu olduğu zamanlarda inşa edilmiş 197.262 km’lik fiberi bulunuyor. Fiber altyapı kurma bedelinin yaklaşık %80’inin kazma, kapama gibi inşaat maliyetleri oluşturduğundan, Türk Telekom’un fiber şebekesini, kanal ve gözlerini ücreti karşılığında diğer işletmecilere kullandırması gerekiyor. İçinden kablo geçen gözlerin doğalgaz, elektrik şirketleri gibi hali hazırda sürekli kazı yapan şirketlere kullandırılması ile ara geçişler tamamlanarak fiber altyapının daha hızlı yaygınlaşması sağlanabilir.
Tüm dünyada öncelikli olarak mevcut altyapının paylaşımı esası kabul görüyor. Türk Telekom’un kendi şebekesini paylaşmak istememesinden ötürü yeni fiber şebeke tesis etmek isteyen yeni nesil işletmeciler, yatırım yapmak istemelerine rağmen çok çeşitli engellerle karşı karşıya kalıyor. Fiber şebeke yatırımı yapmak isteyen yeni nesil işletmeciler için ise iki yol bulunuyor. Bunlardan ilki, kendi şebekesini kurmak. Bir işletmecinin kendi şebekesini (fiber kablo, kanal, göz) kurabilmesi ve kamu/özel mülkiyet altındaki arazilerden geçebilmesi için kazı yapma izni alması gerekiyor.
İkinci yol ise “Tesis Paylaşımı” adı verilen mevcut milli yeraltı kablo kanallarından isteyen işletmecilerin makul bir bedel karşılığı faydalanması yolu. Bu yolla her işletmecinin kendi kazısını yapmasının yerine, mevcut kurulmuş fiber şebekesinin bedelini ödeyen diğer işletmeciler tarafından kullanılması amaçlanıyor. Bu sayede fiber şebekelerin yaygınlaşması büyük hız kazanabiliyor. BTK’nın ilgilendiği “Tesis Paylaşımı” konusunda da çok gecikmeli olarak yapılan düzenlemeden, beklenen sonuç alınabilmiş değil.
Kısacası, fiber şebeke yatırımı yapmak işletmeciye “dur, yatırım yapamazsın” deniyor. Bununla birlikte BTK’nın 2011 tarihli Fiber Muafiyet kararı sektöre yeni işletmecilerin girişini ve sektörde yer alan diğer işletmecilerin Türk Telekom ile rekabet etmesini güçleştiriyor. *Telkoder
“Küçük hesapları bırakalım arkadaşlar. Aman o fiber yaparsa biz zarar ederiz, bizim işler geride kalır, bunları bırakalım.”
Uzun yıllardır devletin korumacı tarafından faydalanan hakim operatörün, fiber yaygınlaşmada geri kalıyor olması, ülke internet hızının dünyada 55. sırada olması gibi etkilerle, verilen bu desteğin devamı gelmeyecek gibi görünüyor. Geçtiğimiz günlerde 4.5G imza töreninde Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, hiç gecikmeden bir fiber seferberliğin başlatılması gerektiğini belirterek şunları söyledi;
“Burada da küçük hesapları bırakalım. ‘Aman o fiber yaparsa biz zarar ederiz’ bunları bırakalım. Siz nasıl öne geçeceksiniz. Performansınızla, ortaya koyduğunuz hizmet çeşitliliği ile hizmet kalitesi ile içerikle öne geçmenin yollarını arayacaksınız. Yollara barikat kurarak üstünlük sağlamak olmaz. Onu yapanların memlekete ne kadar zarar verdiğini birlikte görüyoruz. Bu fiber konusunu ben burada söylemiş oluyorum. Bundan sonra da bütün operatörlerimizin küçük hesapları bırakıp büyük fotoğrafı görmelerini istirham ediyorum. Biz de bu konuda uygulamada yaşanan sorunları biliyoruz ve giderilmesi için çalışmalara başladık. Göreceksiniz bunu yaptığımız zaman herkes kazanacak. Sizler de kazanacaksınız, ülke kazanacak, milletimiz kazanacak.”
Fiberliyor muyuz?
Fiberin reklam sloganı olmaktan çıkması için bu seferberliğe; operatörü, kullanıcısı yani hepimizin katılması gerekiyor. İdare bu konudaki eksiklikleri görmeye, kabullenmeye başladığına göre altyapının ve altyapı gelişmesi ile birlikte internet hızımızın ülkemize yakışır bir noktaya gelmesi biraz da bizim ellerimizde. Tüketicilerin taleplerini daha yüksek sesle dile getirmesi, fibere taş koymayan, gerçekten yatırım yapanın yanında olması bu işin anahtarı olacaktır.
John Tyndall tarafından 1854’de başlatılan bu hikayede Türkiye hak ettiği rolü çok geç olmadan, bugün almalıdır.