Milletvekili Mustafa Öztürk’ün, ‘Siber Suçlarla Mücadelede Meclis Çalışmaları‘ hakkında bilgi vermesi ardından, MOBİSAD Başkanı Murat Dursun, ‘Evrakta Sahtecilik‘, Dağhan Uzgur ‘Sosyal Medyada Bizi Bekleyen Tehlikeler‘, Bursa Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Tarık Ziyade ‘Siber Suçlarla Mücadele‘, Kocaeli Üniversitesi Bilgi Teknolojileri Bölüm Başkan Yardımcısı Öğretim Görevlisi Mustafa Of ‘Bilişim Suçları‘, Münir Özgen, ‘KOBİ’ler İçin Ağ Güvenliği‘, Bursa Barosu’ndan Cankat Taşkın, ‘Siber Suçlarda Hukuki Süreç‘ sunumlarını yaptılar.

Sunumumda; Türkiye’deki internet kullanımı, kullanımın Avrupa ve dünyaya oranı, sosyal medya kullanımı, internet kullanım yaş aralığı gibi istatistiki bilgiler verdikten sonra internet kullanımının yoğun olduğu 16-24 yaş aralığı sosyal medya alışkanlıkları hakkında araştırma sonuçları, profil koruma ve dikkat edilecek noktalar hakkında bilgiler paylaştım.

İnternet teknolojisinin geniş iletişim olanaklarıyla yüksek katılımcı sayısına ulaşmak, daha kesin ve kıymetli verilere ulaşmanın önünü açtı.

Bir makinenin çalışmasındaki kullanım istatistikleri, geçen yılın hava sıcaklığı para kazandıran bilgiler olsa da, insana dayalı organik verinin kıymeti düşünüldüğünde; geleceğin, insanların ürettiği organik verinin üzerine kurulu olması gayet doğal. Üretilen organik verileri, mümkün olan en kısa yoldan, zahmetsizce elde etmenin ise bir çok yolu bulunuyor.

• Elektronik postalarınızı silmenize gerek kalmayacak büyüklükteki e-mail alanlarında depolamak.
• Sosyal ağlarda konumunuzu, akrabalarınızı, arkadaşlarınızı, iş ağınızı, lokasyonunuzu işaretlemek.
• Analizlerinizi, raporlarınızı bulut bilişim ile web tabanlı araçlarda oluşturmak.
• Kişisel bilgisayarınızı tamamen bulut bilişime taşıyarak tüm kullanımınızı burada gerçekleştirmek.
• Dosyalarınıza her yerden erişmek ve yedeklemek amacı ile bulut disk alanlarına depolamak.

Yukarıdaki tüm sistemlerin hizmet sağlayıcı şirketlere büyük maliyetler getirmesine rağmen, size ücretsiz sunulmasının sebebi ne olabilir? Kendi ellerimizle teslim ettiğimiz ve analizi için CPU gücünün yettiği bu sistemlerde, her birimiz aslında “Big Brother” için çalışıyor olabilir miyiz?

Size “Dosyanız/E-mailiniz başarıyla silindi”, şeklinde bilgi veren sistemlerin aslında veriyi silmeden görünmez hale getirdiği tartışılmaz bir gerçek.

Ars Technica sitesinin tespiti üzerine, Facebook 3 yıldır silindi zannedilen fotoğraflara erişim sağlanması ile ilgili bir açıklama yaparak, “kullanıcıların profillerinden kaldırdığı fotoğrafların birçoğunun hala eski sunucularında bulunduğunu” itiraf etti. Facebook, konuya dikkat çekilmesi üzerine “fotoğrafların içerik dağıtım ağından (CDN) kaldırılmakta olduğunu” açıkladı.

Devletlerin, güvenlik anlayışındaki değişimin miladı olan 11 Eylül sonrası teknolojik gelişmelerin de yardımı ile meşrulaşan “Big Brother” durumu bir yandan hayatımızı kameralarla kayıt altına alırken, vatandaşlık numarası ile de bireylerin izlenmesi kolaylaştırıyor.

 George Orwell’ın “1984” adlı kitabında geçen “Big brother is watching you!” cümlesinden türeyen “Big Brother”; halkın üzerinde sürekli izlendiği paranoyası oluşturularak, halkın sisteme itaat etmesinin sağlanması olgusunu tanımlar.

Tüm bunlarla birlikte verilerinizi teslim ettiğiniz servis sağlayıcının ülkesindeki hukuk sisteminin verilerinize her zaman erişim sağlanabileceğini unutmamak gerekiyor. Özellikle hukuk sistemi tam gelişmemiş ve vatandaşını paronaya seviyesinde kontrol altında tutmak isteyen bazı(!) ülkelerde üçüncü kişilerin verinize erişimi çok daha zahmetsiz olabilir.

Mahkeme kararı olmaksızın, sadece savcılık yazısı ile tüm iletişim araçlarının dinlenebildiği, verilerin kopyalandığı, incelendiği düşünülünce Türkiye’de konumlanmış veya konumlanacak kişisel bulut servislerinin (internet disk) kullanımına daha çok dikkat etmek gerekiyor.

Ekonomik kriz içindeki güney kıbrısın, Avrupa Birliği dönem başkanı olması ile ilgili olarak Angela Merkel’in danışmanı, Kurt Lauk’un geçtiğimiz günlerde ettiği sözü hatırlatarak bu yazımızın da sonuna geliyorum…

“Sosis deposu köpeğe emanet edilmez”

Geç bir saatte evine doğru ilerlerken, sokakta sadece kendi adım seslerinden başka bir ses duyduğunda evine varmak için tempoyu arttıran bizler, şimdi nerede olduğumuzu anlık olarak Foursquare ile bildiriyoruz.

Dijital fotoğraf makineleri hayatımıza girmemişken, her seferinde ailenin güzide fotoğraf makinesinin birbirinden kıymetli 36 pozundan birini harcamak nasıl bir seremoni gerektiriyor ise, artık  özensiz çekilmiş onlarca fotoğrafı Facebook‘da dikkatsizce paylaşabiliyor, eşimizi dostumuzu “Tag”layıp, onlarıda bu oyuna dahil edebiliyoruz.

Açtığımız Twitter hesabındaki takipçi sayısına hangimizin gözü takılmıyor? Twitter’ın kullanıcılarına bahşettiği 140 karaktere bir hayat sığdırma çabamızı edebiyat öğretmenlerimiz görse ne kadar duygulanırdı…

Amacı doğaldır ki para kazanmak olan, hayatımızı nakte çevirmek için kurulmuş bu sitelere ücretsiz ve karşılıksız içerik ürettiğinin kaç kişi farkında?

Bu farkındalığı elde etmek için bedavaya içerik ürettiğimiz bu sitelerin bizim malımız olmadığı ve canları istediği zaman bizi oyun dışı bırakabileceklerini asla unutmamalıyız. Bir sabah uyandığımızda çokça zaman harcadığımız bu sitelerdeki hesaplarımız bir sebeple kapanmış olabilir. Peki bu durumda ne olacak? Hak hukuk buralarda işe yarar mı ki?

Hesabını kurtarmak için çabalaman, gönderdiğin yardım emailleri karşısında kapı duvar…

Ama herşey sanal yahu!

Sana üye olurken bu pembe dizinin bir gün biteceğini bildirmiştik. Yumruklayacak gerçek bir kapı yok….