emekçiler – Daghan.com – Gerekirse YAZARım http://daghan.com Teknoloji, sosyal medya, veri merkezi (datacenter) üzerine Wed, 27 Jan 2021 22:55:44 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3 http://daghan.com/wp-content/uploads/2020/06/logo.ico emekçiler – Daghan.com – Gerekirse YAZARım http://daghan.com 32 32 İnsanlığın Robotlarla İmtihanı http://daghan.com/insanligin-robotlarla-imtihani.dgn http://daghan.com/insanligin-robotlarla-imtihani.dgn#respond Wed, 05 Apr 2017 22:38:33 +0000 https://www.daghan.com/?p=4687 “EKOMETRE Yıl 16 Sayı 416 – NİSAN 2017”

Yazının başlığı, sanki serisi çekilecek bilim kurgu filmi… “İnsanlığın Robotlarla İmtihanı – 1” Yazı içeriğinde kahvemizi yapan, devlet dairesinde mühür basan robotlar var. Uzayda kurulacak koloni var. Hatta 2048’den bahsediyorum. “Ohoo 30 yıl, kim öle kim kala…” demiyoruz, 30 yıl önceyi yani 1987’yi düşünüyoruz. Özel televizyonlar kurulmamış. Google diye bir şey yok. Şu an 50 Milyar dolar kişisel serveti olan Facebook’un kurucusu Mark Elliot Zuckerberg ana okulunda. Evlerde ne bilgisayar ne de internet var. Sanki onunla doğmuşuz gibi gelen yanımızdan ayırmadığımız akıllı telefon, akıllısını bırakın, cep telefonu yok. Tüm bu gelişimleri bir nesil yaşamı içinde gördü, peki 30 yıl sonra neler olacak?
GİRİŞ: Düşmanını Tanı
İnsanların aynı yöntemleri kullanarak tekrarladığı işleri ve insan beyninin hatırlamasına imkân olmayan genişlikteki verinin taranıp işlenmesini artık robotlar yapıyor. Tek düze işler nasıl, otomotiv fabrikalarında yıllardır makineler tarafından yapılıyor ise yetenekleri daha çok artan robotlar artık biraz daha komplike işleri yapmaya başladılar.
Testleri başarı ile tamamlanan uzun yol taşımacılığı ve taksicilik otonom araçlar ile yapılmaya başlanıyor. Kahve dükkanlarında sevdiğiniz lezzetleri karıştıran baristaların yerini robotlar alıyor. Hatta robot barista çalıştıran kahve dükkânı açıldı, büyük talep gördü, zincir haline geliyor. ABD’de binlerce mahkeme kararını tarayabilen ve savunma üreten yapay zekâ avukat, alacak davalarında çalışmaya başladı. Medya, son dönemde ajansların geçtiği kategorik haberleri otomatik olarak web sitelerinde yayınlayabiliyordu. Ama artık insan tarafından yazılan haberleri de yapay zekâ yazabiliyor. Yapay zekâ, maçın skor bilgisi, oyuncuların top sürme süreleri, gösterilen kartlar gibi bilgiler sayesinde, biz insanların anlayabileceği haber metinlerini yazabiliyor. Bir ekonomi gazetesinde şirketlerin mali veri analizlerini inceleyen bir gazeteci aynı anda ancak birkaç şirketin mali raporunu haberleştirebilecek iken, yapay zekâ için ise bu konuda kısıtlama yok. Yeter ki veri olsun.

GELİŞME: İşçi, Memur, Emekli?
10 yıl içinde üretimde kaynak planlaması yapılmasını sağlayan ERP yazılımlarının endüstri mühendisleri ve üretim müdürlerinin yerini alması bekleniyor. Devlet dairelerinde ise 2045 yılına karar memurların yarısının robot olması ön görülüyor. “Yok artık, daha neler!” demeyin. “Yok artık!” diyenlerin karşında mühür basan robot hayal ettiğini tahmin ediyorum am aslında fiziksel olarak mühür basan bir robota ihtiyaç yok. Çünkü sizin zaten devlet dairesine gitmenize gerek kalmayacak. Yeni kimlik kartları ile dijital imzanız kart içinde yer alıyor. İnternet sayesinde kâğıt, imza, posta ortadan kalktığı için devlet dairesinde evrak koşturmak gerekmeyecek. Devlet işleri böyleyken vatandaşların kendi arasındaki alım satım işleri içinde yakın süre içinde belki de bilgisayarlarına kimlik kartlarını takıp, dijital imzaları ile onay vermeleri yetecek. Yani bu ve buna yakın imkanlar ile devlet dairesi merdivenlerini aşındırmak gerekmeyecek.
İşin emekliler tarafında ise emeklilik yaşının durmadan ötelenmesinden gidişat kendini belli ediyor. İnsan ömrünün uzamasına ek olarak nüfus arttıkça, daha fazla emekli, daha fazla emekliyi süspanse etmek için daha genç nüfus ve ötelenen emeklilik yaşı sarmalı karşımıza çıkıyor. Emeklilik için erkekte yaş şartı aranmadığı 1976, kadında yaş şartı aranmadığı 1981’den bugüne, sistemin kilitlenmemesi için yaş sınırının sürekli yükseltilmek zorunda kalması da işte tam bu yüzden. Öncelikle erkeklere yaş sınırının getirildiği 1976’dan sonra (Sigorta giriş yılı) erkekler 44 yaşında emekli olabilirken, kadınlar 38 yaşında emekli olabiliyordu. 30 Nisan 2008’den sonra sigortalı olan erkekler için emeklilik yaşı 2036 yılına kadar 60, kadınlar için ise 58 olacak. Emeklilik yaşı 2036’dan itibaren kademeli artacak ve 2044’de erkeklerde ve 2048’de kadınlarda emeklilik yaşı 65’e çıkacak.

SONUÇ: Bilim ve Teknolojiye Kafayı Takmak Lazım
Endüstri 4.0 ile sanayide robotların sayısı artıp, sadece nitelikli iş gücüne ihtiyaç olacağından, eğitim kalitesi düşük ülkelerin vatandaşını besleme olanağı azalacak. Bu sıkıntıyı yaşamamak için eğitimdeki kaliteyi arttırmak gerekecek. Kaliteli eğitim için de eğitime ayrılan kaynakların arttırılması ve aşırı “insan üretiminden” kaçınılması gerekecek. 10 ara eleman yerine 1 gerçek robot planlayıcısı/mühendis yetiştirebilmenin yolunu bulun ülkelerin vatandaşları daha müreffeh bir yaşam sürebilecekler.
Bu gerçeği görmekte zorlananlar, planını şimdiden yapmayanlar ise ellerindeki genç ama işlevsiz nüfusu beslemekte büyük zorluk çekecekler. Bizde ise pek popüler söylemlerden olan “Ara eleman çok önemli” tespiti realitesini kaybedecek gibi görünüyor. Siyasete kurban giden meslek okulları, sonrasında yapılan hatadan dönülse de toparlanamadığından ülkece ara eleman fikirden vazgeçmek zor olmayacaktır. Yeter ki bu sefer dünyanın akışına ayak uydurabilecek bir sistem zamanı geçmeden uygulanabilsin.
Ağır sanayi hamlesi yapayım derken, tarımı kaybeden, tam ağır sanayi işini becermişken, dünyanın yazılımdan, bilişim teknolojilerinden parayı kaldırması sonucu yaya kalan ülkemiz, bu sefer Endüstri 4.0 ve robot teknolojisinin getireceği olanakları yakalasın.

]]>
http://daghan.com/insanligin-robotlarla-imtihani.dgn/feed 0
Çalışana Esneeek Mesai http://daghan.com/esnek-mesai.dgn http://daghan.com/esnek-mesai.dgn#respond Wed, 16 Mar 2016 19:32:10 +0000 https://www.daghan.com/?p=3928 “EKOMETRE Yıl 15 Sayı 403 – Mart 2016″
Dağhan Uzgur EkometreTürk insanı, karşılaştırmalı bir veri, analiz oldumu kendini hakir görmesi ile meşhurdur. Çalışma ve iş hayatı konuşulurken, “biz tembeliz” yaftasını kendine yapıştırıverir. Kimisi “tembelliğimizi” Akdeniz insanı olmamıza, kimisi de Ortadoğulu olmamıza bağlar. Ama değişmeyen genel fikir; en çok tatili biz yaparız, en az biz çalışırız.

Halbuki Amerikalı 33.8 saat, Alman 35.5 saat, Fransız 38 saat, İngiliz 37 saat çalışır. Türkiye’de haftalık yasal çalışma süresi 45 saattir. Cumartesileri dükkanı açmamak, ofise gitmemek lüks görülür. Alışveriş merkezleri neredeyse gece yarılarına kadar çalışır. Bankalardan mesai bitimi zamanında çıkabilen az görülmüştür. Bankacı çocukları vergi günü, yılbaşı derken ana babalarını görmeden büyür. Ya süper marketler? Eczaneler?
Amerika’da iş yaptığımız dönemde malum Türk tembelliği(!) saat 17:00 civarı günlük işleri görüp ofise geri dönerken asansörde bir Amerikalı ile karşılaştık. Ne var ne yok sohbeti sonrası adam; “nereye gidiyorsunuz?” diye sorunca biraz da yadırgayıp işe diyiverdim. Saatine baktı, “Saat 17:00 ,şimdi iş vakti değil, barbekü vakti, benim vaktim” dedi, bir gülümseme fırlattı yoluna devam etti.
Yukarıda saydığım ülkelerin ortalama gelirleri Türkiye’den yüksek olduğuna göre problem az çalışma değil, verimsiz çalışmadır. Haftanın 7 günü en az 8 saat iş yerinde bulunmak zorunda olanların 8 saat çalışmadığı, neredeyse 4 saatin iş ne imkan veriyor ise; internet, sosyal medya, muhabbet ile geçtiğini biliyoruz. Çünkü 8 saat boyunca odaklanarak bir işin yapılabilmesi insan doğasına da aykırı…

Esnek çalışma modeli ile çalışanlar istediği zaman ofise gelebilecek.
Teknolojinin bizlere getirdiği mobilite sayesinde lokasyona bağımlılık azalıyor. İşletmenin telefonu arandığında, bunu cep telefonundan yanıtlamak, yazışmaları e-posta ile halledip, sanal ortama aktarılmış veya bulutta oluşturulmuş metin belgelerine/dökümanlara online ulaşmak artık sıradan işler. Hatta 2016 itibari ile hayatımıza daha çok giren e-devlet’in nimetleri; e-fatura, e-arşiv, e-defter ile muhasebecinin yüzünü unutmamız bile büyük olasılık.

Meclise sunulan esnek çalışmaya ilişkin yasa ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesine “çağrı üzerine” çalışmanın dışında, “uzaktan çalışma” tanımı da ekleniyor. İşçinin, evinde ya da teknolojik iletişim araçları ile işyeri dışında çalışmasına dayalı iş ilişkisi “uzaktan çalışma” olarak adlandırılıyor.
Uzaktan çalıştırılacak işçi ile işveren arasında, iş sözleşmesi imzalanması zorunlu olurken, iş sözleşmesinde işin tanımı, süresi, yeri, ücret ve ücretin ödenmesine ilişkin hususlar yer alacak. Ayrıca, işverenin işçiyle nasıl iletişim kuracağı, işveren tarafından sağlanan ekipman ve bunların korunmasına ilişkin yükümlülükler de sözleşme ile düzenlenecek.
Dünya çapında 44 bin kişi üzerinde yapılan “Çalışma Yaşamında Tercihler” araştırmasına göre, insanların yüzde 80’den fazlası esnek çalışma modeli ile daha verimli olabileceklerini söylüyorlar. Esnek çalışma modelinin, anne olan kadınları iş hayatına yeniden kazandıran, yeni istihdam yaratılması konusunda da insanlara destek olan bir sistem olduğu vurgulanıyor. Bununla birlikte ofis giderlerinin düşeceği de doğal bir sonuç.
Hal böyle olunca şirketlerin bir bölümü mesai konusunda sınırlamaları kaldırırken, bir bölümü de çalışanlarına belirli günlerde ofis dışından çalışabilme imkanı veriyor. Bu tip çalışma modelini benimseyen şirketlere örnek Roche İlaç Türkiye’nin tanıttığı sisteme göre çalışanlar, işlerini ofis dışında başka bir yerden de yürütebilecek. Çalışanlar, bağlı bulundukları yöneticilerini bilgilendirerek ofise gelmeden işlerine devam edebilecek. Masa telefonlarını cep telefonlarına yönlendiren çalışanlar, işle ilgili ani ihtiyaç durumunda da ofise gelebilecek.

Sistemin işlemesi için iyi bir iş bölümü sistemi ve iyi bir teknolojik altyapı gerektiği net bir sonuç. Mevcut şirket yapısını değiştirmeden esnek çalışma sistemine geçmenin işveren açısından yararsız olacağı makul bir sonuç. Ancak daha verimli iş üretebilmek için insan doğasını gözetmek ve buna göre bir işletim sistemi kurmak, işletmenin ömrünü de belirleyici bir unsur olacaktır.
İşverenler “Esnek Çalışma” hakkında tartışa dursun, bu sistem ile ilgili düşünceleri sorulan çalışanların da bu konuda çekinceleri yok değil. Çalışanların bu konudaki en büyük kaygısı işverene yararlarının azalacağı yönünde değil. Çalışanların yüzde 38’i yalnız kalmaktan, yüzde 32’si şişmanlamaktan, yüzde 62’si sıkıcılıktan korkuyorlar. Yani insan, doğasına uygun şekilde beklenti ve endişeleri korumaya devam ediyor.

]]>
http://daghan.com/esnek-mesai.dgn/feed 0